Ben Fatma. Doğu'da fakir bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldim. Ben doğunca, evde kıyamet kopmuş. Anam babamdan kız çocuk doğurdu diye sürekli dayak yemiş, insanlar tarafından aşağılanmış, anlayacağınız benim yüzümden anama etmedikleri kalmamış.
Şimdi ise on dört yaşındayım. Bir erkek kardeşim var. Babam onun üstüne titriyor, onu hiç yanından ayırmıyor. Bense her gün anamla evde kalıyorum ve beraber ev işlerini hallediyoruz. Babam her gün çok geç saatte eve geldiği için ben o saate kadar yatmış oluyorum. Ama babamın eve her gelişinde bir çığlık sesiyle uyanıyorum. Sessizce merdivenlerden iniyorum ve her gün aynı manzarayla karşılaşıyorum: Babam yine sarhoş ve anamı dövüyor. İlk zamanlar anamı kurtarma çabasıyla yanlarına atılıp babamı durdurmaya çalışıyordum ama bunu her deneyişimde yanağımda soğuk bir elin şakladığını hissedip ağlamaya başlıyordum. Artık bu durumu benimsediğim için hiç böyle bir çabada bulunmuyorum. Sadece onları merdivenden izliyorum ve ardından usulca odama çıkıyorum. Sonra her akşam olduğu gibi babam da odasına çıkıyor ve aşağıdan sadece anamın kısık kısık ağlama sesi geliyor.
Yine böyle bir akşamdan sonra sabahleyin kalktığımda babamın hararetli bir şekilde anama bir şeyler söylediğini duydum. Sessizce merdivenlerden indim ve konuşulanları anlamaya çalıştım. Birden şiddetli bir yumruk yemiş gibi oldum. Ben mi yanlış duyuyordum yoksa gerçekten beni evlendireceğini mi söylüyordu? Gözümden bir damla yaş geldi, ardından dikleşmeye çalışarak yanlarına gittim ve beni görünce birden konuşmayı kestiler. Yine her zamanki gibi sofraya geçtik. Neredeyse üstünde yiyecek hiçbir şey bulunmayan yer sofrasında o sıkıcı kahvaltımızı ettik. Kahvaltıdan sonra babam erkek kardeşimi de yanına alıp evden çıktı ve biz de anamla baş başa kaldık. Sofrayı topladıktan sonra anam beni yanına oturttu. Benimle mühim bir şey konuşacağını söyledi. O an kalbim hızla çarpmaya başladı. Allah'ım lütfen beni evlendirmesinler, babam yaşında bir adamın koynuna sokmasınlar diye dua etmeye başladım.
Anam: Kızım, halimiz malum, yiyecek ekmeğimiz yok; diyerek söze başladı. Bu sözü nereye bağlayacağını çok merak ediyordum. Ardından devam etti: Bu yüzden babanla bir karar verdik. Babanın çok yakın bir arkadaşı varmış. Gençsin, güzelsin e haliyle adam da seni beğenmiş, sana talip olmuş. Biz de seni onunla evlendireceğiz. Hem çok iyi bir adam, hali vakti de yerinde; dedi. Bu sözler kulaklarımda çınlamaya başlamıştı. Başım delicesine zonkluyordu. Beni evlendirmenin yiyecek ekmeğimizin olmamasıyla ne alakası olduğunu anlamaya çalışıyordum. Birden beynimde bir şimşek çaktı. Demek ellerine bir miktar para geçebilmesi için beni satıyorlardı. İşte o anda, o çok sevdiğim, hep merhametle yaklaştığım anam gözümde küçüldü, küçüldü, küçüldü ve sonunda yok oldu. Artık dertlerimi paylaşabileceğim, kendime yakın hissedebileceğim kimse kalmamıştı hayatımda. Annemden bunu hiç beklemiyordum, çok büyük bir darbe yemiştim. Demek çocukluğumu elimden alıp beni babam yaşındaki bir adamın kollarına vereceklerdi. Bu insanlar benim ailem olamazdı. Kendimi tutmaya çalışıyordum, ağlamamak için dişlerimi sıkıyordum ama hiçbiri fayda etmedi. Birden gözlerim buğulandı ve dayanamayıp hıçkırıklara boğuldum. Koşarak odama çıktım, yatağıma yattım ardından yastığım sırılsıklam oluncaya kadar ağladım. Akşam babam yanında bir adamla geldi. Annem de beni aşağıya çağırdı ve ben ağlamaktan bitmiş bir halde aşağıya indim. Yanlarına gittiğimde babamın yanında kırk yaşlarında bir adam vardı. O adamın bana talip olan adam olabileceği aklıma geldi. Adamın bakışları da benim bu düşüncemi doğrular gibiydi. Pis bir sırıtmayla beni dikkatlice süzüyordu. O an kendisinden tiksindim. Hep beraber oturduk ve ben hariç herkes havadan sudan sohbet etmeye başladı. Sonra söz evliliğe geldi. Tiksinmeyle karışık bir ürpertinin vücudumdan geçtiğini hissettim. Adam aynı pis sırıtmayla yanıma yaklaştı ve saçlarımı okşamaya başladı. Ben uzaklaştıkça o daha da üstüme geliyordu. Korkmaya başlamıştım. Hemen oradan kalktım, herkese iyi geceler dileyerek odama çıktım. Kendimi koyuvererek hüngür hüngür ağlamaya başladım. O tiksinç yaratık gittikten sonra anam yanıma geldi, bir süre hiç konumadık. Başımı kaldırdığımda anamın ağladığını gördüm. O anda içim ezildi. Kendimi dipsiz bir kuyuda gibi hissettim. Yalnız, çaresiz ve savunmasız. Birden anamın söylediği bir söz beynimi uyuşturdu. Hiçbir şey düşünemez oldum, adeta insanlıktan çıkmış bir haldeydim. Anam bana bir darbe daha vurmuştu. Olduğum yere çakılıp kalmıştım sanki. Anam ağlayarak odadan çıktıktan sonra artık dayanamayacağımı fark ettim ve bir sandalye aldım. Çekmecemden bir ip çıkarıp tavana astım, ipi boynuma geçirdim. Son bir kez daha bu anlamsız hayata şöyle bir dönüp baktım. Üstümde bir gevşeklik vardı, kendimi bir kuş gibi hafif ve çok mutlu hissediyordum. Hayatımda ilk defa gerçekten gülüyordum. Gözümün önüne adamın pis sırıtışı, anamın- babamın art arda vurduğu darbeler geldi. O anda müthiş bir kararlılıkla doğruldum. Gözlerim buz gibiydi. Hayatım son bir kez gözlerimin önünden geçti ve altımdan sandalyeyi ittim. İşte ben de ailelerin kendi elleriyle kurban ettiği kızlardan biri olmuştum şimdi.